TUZ

Yaşlı bir zen ustası, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağına şöyle dedi: “Git biraz tuz al gel.” Hayatındaki herşeyden mutsuz olan çırak döndüğünde ekledi:

Usta: “Şimdi bir avuç tuz al ve bir bardak suya atıp iç.” Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.

Usta “Tadı nasıl?“ diye sordu. Çırak, “Acı” dedi. Usta gülerek çırağını kolundan tuttu ve dışarıya çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de şöyle dedi: “Şimdi de göle bir avuç tuz at ve gölden su iç bakalım.” Söyleneni yapan çırak ağzının kenarından akan suyu koluyla silerken usta aynı soruyu sordu. “Tadı nasıl?” Çırak “Ferahlatıcı” dedi. Daralmış kalbini bir göl gibi genişlet. Bir bardak kadar olan kalbini büyüt ve çevrendeki her şeyden şikayet etmeyi bırak.
.
Sevgi-şefkat halinin, koşullanmamış zihnin doğal hali olduğu söylenir. Etrafımızdaki bunca yıkımla birlikte bunu hissetmek bazen çok zor olabiliyor. Yapılması gerekip yapılmayanlara öfkelenebiliyor, çaresizliğimiz karşısında hüsrana kapılıp katılaşabiliyoruz. Yaptığımız tüm farkındalık çalışmaları ve yoga pratikleri, kalbimizle bağ kurmanın altyapısını hazırlar ve bu özellikleri içselleştirip, gerçek anlamda kalbimizi açabilmek için zihinde denge bulmamızı, kalbimizi kapatmak yerine yapabileceklerimize ve tüm kötü ve olumsuz şeylerin içinde hayatın bize sunduklarına ve sunabileceklerine açılmamızı mümkün kılar.
.
Karanlık bastığında içine gömülmek yerine içinde nefes alacak bir alan bulmaya ne dersin? O zaman haydi çık matının üzerine, otur meditasyona ve bağ kur nefesinle… İzin ver, gelsin düşünceler hisler… İzin ver, gitsin düşünceler hisler… Tüm o bulutun ötesinde ne var?


Kategoriler: dharma