Cyndi Lee ile Dharma Konuşması: Nasıl Akışa Bırakabiliriz?

Geçen yaz sıcak bir günde, Berlin’de eskiden bir bira fabrikası olan bir yoga stüdyosunda ders veriyordum. Dışarıda bunaltıcı bir sıcak vardı ve stüdyoda fan ya da klima yoktu, o yüzden biz de sınıftaki, duvarlar boyunca sıralanmış küçük pencerelerin tamamını açtık. Tam ağzına kadar dolu sınıfa ders vermek üzere yerleşiyordum ki, yan binanın çatısından gürültülü çekiç sesleri gelmeye başladı. New York gibi büyük bir şehirde duyacağınız türden makine gürültüsü değildi; iki adam çatıda bir şeyler çakıyordu yalnızca.

Tahmin edebileceğiniz gibi, odadaki insanlar tam olarak yerleşmiş hissetmiyordu. Halbuki tamirciler gürültü yapmayı kesse ne güzel olurdu değil mi? Fakat hayat böyle işlemiyor. Her şeyin her zaman tam da istediğimiz gibi olmasını sağlamak -ki rahatlayabilelim ve tatmin hissedebilelim- çok zor.

Yıllarca, belirli pozları neden yapamadıklarını açıklamaya çalışan öğrencileri dinledim. Sebepler genelde aynı: Karnım güçlü değil, kalçalarım kapalı… Ne demek istediğimi anlıyorsunuz. Hepsinin alt metninde, engel ortadan kalktığı anda yerini daha iyi bir şeyin alacağı ümidi var. Tabi ki, o daha iyi şey olduğunda, ortaya başka bir şeyi erişilmez kılan başka bir engel çıkacak ve bu böyle devam edecek. Sonuç? Neşeden ziyade, ihtiras ve tatminsizlikle kalakalacağız.

Evet, yoga uygulamanız tecrübenizi rafine etmek ve bizi biraz daha rahat hissettirmek için çeşitli seçenekler sunuyor. Mesela, eğer üşüyorsanız, Ujjayi Nefes; eğer terliyorsanız onun yerine Shitali nefesi deneyebilirsiniz. Tabiri caizse, yogik rota düzeltmeleri olarak tasarlanmış çeşitli yöntemler var elimizin altında. Fakat, günün sonunda, uygulama sadece bununla alakalı değil. Hatta, yogaya bu şekilde yaklaşırsak, kendimizi son derece inişli çıkışlı bir durumun içine sokmuş oluruz. Çok üşüyorum; çok sıcak; kollarım çok kısa; burası çok gürültülü. Sürekli ölçüp biçiyoruzdur. Ve çoğu zaman, hiçbir şey olması gerektiği gibi değildir.

O halde, uygulama ne ile alakalı? Pratik, kendi tatminsizliğimizi yaratmamıza sebep olan tüm kalıplarımız dahil, kendimizle, zihnimizle, huylarımızla tanış hale gelmekle… Kendimizi, malzemeler ekleyerek, çekiç sesinin durmasını, havanın daha farklı olmasını dileyerek kendimizi daha rahat kılmaya çalışmaktansa, konfor alanımızın sınırlarını genişletsek ne olurdu? Bunun için ilk adımın kendi rahatsızlığımızı nasıl yarattığımızı farketmek olduğuna inanıyorum.

Asana bu farkediş için harika bir metod, çünkü gerek fiziksel, gerek duygusal pek çok his açığa çıkıyor bedenlerimizi hareket ettirdiğimizde. Bu fikre ilgi duymaya başladığımızda, hisler ve düşünceler arasındaki farkı anlamaya başlayabiliriz. Düşünceler bizi ayartır ve çoktan dönüşmüş ve geçip gitmiş hisler ve duygular hakkındaki zihinsel hikayelerimize takılı kalmamıza sebep olur. Dışarıdaki çekiç sesi rahatsız edici, dikkat dağıtıcı ve yoga dersini mahfediyor. Ama, gerçekten bir çekiç sesi tüm bunları yapabilir mi?

Eğer hislerimizle kalabilir ve alışkanlıktan gelen düşünce kalıplarımızı rahatlatmaya başlayabilirsek, tecrübemizin akışıyla –vinyasa- samimi hale gelmeye başlayabiliriz. Ortaya çıkan bir şeyin, aynı zamanda sona erdiğini de farkedebilmeye başlarız. Her gürültü ve sessizlik, üzüntü ve mutluluk, hepsi geçici. Asana uygulamamız basitçe olan biten her ne ise onunla kalabilmemize yardım edebilir.

Bunu yapabildiğimizde, büyüyebilmek için içimize bakabilmeye başlarız. Uygulamanın kendisine, hayatlarımıza şahit olma uygulamasına, güvenebilmeye başlarız. Bunun için tamamen mevcut olabilir miyiz? Dikkatimizi vererek, o anki mevcut arzularımıza uyacak şekilde durumu manipüle etmeye odaklanmak yerine, olan hal her ne ise ona bir merak duymamıza izin verebilir miyiz?

Anbean dengemizi yeniden kurmaya çabalamaktansa, gürültü ve sessizliği, sıcağı ve soğuğu, eveti ve hayırı, neşeyi ve üzüntüyü, tıpkı denizdeki dalgalara uyumlandığı için için suyun üzerinde kalan bir gemi misali karşılayabileceğimizi farkedebiliriz. Dengeyi kaybetmek ve bir rota düzeltmesine ihtiyaç duymaktansa daha uyanık, meraklı ve dayanıklı hale gelebiliriz. Seçeneklerimiz artar. Uygulamaya güvenmeyi öğrendikçe. Kendimize de çok daha büyük bir güven duymayı öğreniriz.

 


Kategoriler: dharma, yoga

Tags:, ,